Yanlışıyla doğrusuyla büyüdünüz, eğrisiyle doğrusuyla okudunuz-çalıştınız- ve nasibiniz kadarıyla bir yuva kurdunuz. Yuvayı neden kurdunuz? Amacınız ne? Sanırım amacınız insan olma namına üzerinde yaşadığınız yeryüzünün halifesi, efendisi olmak cihetiyle bu devamlılığı sağlamak. Ama sağlıklı, ama huzurlu, ama yaşanabilir, ama vazifesini bilen bireylerle dolu bir dünyaya katkıda bulunmak için. Pekâla bir amaç. Bu amaç doğrultusunda çoğaldınız. Yuvanızın hakiki güneşi nurtopu gibi bir evlat sahibi oldunuz. Bu evlat ya habiller ordusuna hizmet edece ya da kabiller ordusuna. Amacınız doğrultusunda ümid ettiğniz şey ise habiller ordusundan olması. İyiye hizmet etmesi. Hayatınızı, gençliğinizi sürekli bir koşuşturmacayla geçirdiniz. Sırf mideyi doldurmak sonra wc lerde boşaltmak için mi ? Değil tabiki. İsteseniz de istemeseniz de dünyaya geldiğiniz ilk günden itibaren dünyadaki misyonunuz sırtınıza yük olarak biniyor, nesillerinize de binecektir. Görevinizin ilk aşaması yuva kurmanızla son bulup ikinci asıl görev için kolları sıvamış oluyorsunuz. Asıl görev nesil yetiştirmek. Sizden sonra sizin izinizi taşıyabilecek sizi temsil edecek güzel evlatlar bırakmak. Bu tabiki de bir görevdir. Akşam eve gelip kumandayı eline alıp televizyon karşısına geçme görevi değil. Gündüz yaptığınız mesaiden daha kritik bir mesainin başladığı bir görevdir.
İnsanın bilişsel ve duyuşsal olarak gelişim aşamalarını ayrıntılı olarak ele alacağımız vakitlerde gelecek. Öğrenim ve gelişim tabi ki çevreyle entegrelidir ve bu çevre elemanlarının başrol oyuncuları ailedir. Anne ve babadır. Çocuğa karakter yapısını oturtacak olan ve beriki yaşamını şekillendirecek olan anne ve babadır. Peki buraya kadar hep bildiğimiz şeylerden bahsettik. Hepimiz yukarıda yazılanları biliyoruz tamamına yakın yüzdemiz bu durumu destekliyor muhtemelen.
- Çocuklar iletişim sıkıntısı yaşıyor.
- Çocuklar içine kapanık.
- Çocuklar olması gerekenden daha fazla agresif.
- Çocuklar daha çabuk hastalanıyor.
- Çocuklar laf dinlemiyor.
- Çocuklar benmerkezcilikten çıkamıyor.
- Çocuklar etrafını anlamlandırmak için çabalamıyor.
- Çocuklar sevdiği kişileri dudağından öpmek istiyor.
- Çocuklar karşı cins kavramını öğrenip çok sonraki döneme bağışıklık kazanıyor.
- Çocuklar tabletlere gömülmüş parmak izlerine karışıyor.
- Çocuklar sınırsız herşeyi istiyor.
Bu maddeleri aşağı doğru sayfalarca çoğaltabiliriz. Biraz okulöncesi öğretim görevlileriyle sohbet etmemiz yeterli. Ağzımızın açıkta kalması da muhtemel sonuçlardan. Peki şimdi tekrar soruyorum. Gerçekten yukarıda yazılanları biliyor muyuz? Bildiğimiz şeyler mi ? Biliyorsak durum neden bu hali aldı. Zahmet etmeyin biz cevaplayalım. Hastayız. Bilmeye gelince herşeyi bilip sorumluluk almaya ve eyleme gelince ortadan kaybolan bir toplumuz. Çocuklar için “Şuna bak sanki büyümüşte küçülmüş.” tabirinin sık kullanılması çocuğumuzun maalesef zeki olduğunu değil çevresine ne kadar benzeyebileceğinin ispatıdır. Ve çevre başrol oyuncuları aile neye benzerse çocuklarda ona benzeyecektir.
Evet çocukların yapıları itibariyle müthiş anormal olayların görüldüğü yaşandığı bir zaman dilimindeyiz. Çünkü aile kavramının bu kadar yozlaştığı başka bir zaman yoktu. Anne ve baba sıfatının üstlendiği sorumluluk algısının bu kadar yan sanayileştiği bir zaman dilimi yoktu. Yuvanın yani ailenin içinde asıl öğrenmelerini gerçekleştiren çocuk daha önce bu kadar yanlızlaştırılmamıştı. Bu kadar televizyon, bilgisayar ve tabletlere mahkum bırakılmamıştı. İzlediği aşk maceraları, ihtiras, aldatma konulu diziler çocuğun zihnini bu kadar tecavüze uğratmamıştı. Bugün kreşte oyun oynadığı kız arkadaşını dudağından öpen çocuğun “ Ama televizyonda da gördüm birini sevince dudağından öpüyorsun.” cümlesi ebeveynlerin geleceğe fırlattığı nükleer bombanın geri sayım tetik düzeneğidir.
Gelecek nesil gelmeden boşluğa sürükleniyor, ruhun çekirdeği ahlak yokluğa doğru gidiyor. Bunların mimarları anne ve babalar günaşırı yorgunluklarını bahane gösteriyorlar. Acaba gelecek nesil bu bahaneyi kabul edecek mi ? Çocuğuna kolay yemek yedirebilmek için hiçbir akla hizmet etmeyen tv görüntülerini açıp onu o görüntülerle hipnoz ederek yemeğini yediren anne; akşam eve geldiğinde çocuğunun gelişimiyle uğraşmak, onu anı açısından doyurmak yerine sırf rahat tv izleyebilmek için çocuğun eline tableti tutuşturan baba; görsel hafızası yokmuş, ileride karakterini etkilemeyecekmiş gibi yatak odasında yapılacak davranışları çocuğun gözleri önünde sergileyen anne ve babayı gelecek nesil affedebilecek mi? Yuvalarınız, evleriniz birer kabil üretim merkezlerine mi dönecek ?
Bu düzen, bu evren, bu sistem sadece doğup yaşayıp ölmek için kurulmadı. Bu düzeni kuranın bir gayesi olduğu gibi bu düzende yer alanlarında gayeleri olmalı. Ortalama 70 yıl yaşamak için kurulmadı bunca şey. İnanış farkı gözetmeksizin yeryüzünün halifelerinin bizler olduğunun farkındayız ve yine inanış farkı gözetmeksizin tüm insanlık iyi nesiller yetiştirme gayesiyle muhattab. Bu gayenin en küçük halkası ailedir, yani evimizdir. Halkanın yayılması genişlemesi için en küçük halkanın şiddetinin en hissedilebilir derecede arttırması şarttır. Siz anne babalar bu halkanın şiddetinin arttırıp olabildiğince genişlemesini sağlamak için buradasınız. Bu vasıf size bu gaye için verildi. Gün içerisinde yaptığınızdan daha önemli olanı çocuğunuzla geçirdiğiniz vakitlerdir. Bu görevi bıkmadan usanmadan yapabilmeniz için size şefkat, merhamet ve sevgi hisleri verildi. Arıza yapmayı bırakıp görevinize dönmelisiniz. Görevinizi layıkıyla yapmalı gayenize hizmet etmelisiniz. Nitekim bu gaye yine bi sonraki nesilleri huzura ulaştıracak habiller ordusu güçlenecektir. Habiller, yani iyiler kötülerden iktidarı aldıkları zaman sizin ruh bedenleriniz gülümseyecektir. İyiliğe hizmet kötülüğü alıkoymak için evinize bakın o halde. Gelecek sizin elinizde. Ve “Gelecek sizin evinizde”..
Yazı: Mücahit Onur DİRİL
Fotoğraf: Veysel YÜREKLİ
Hülya için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et