DETONE OLMUŞ BİR YAZI

mod avatarı

Bir uyanışın hikayesini yazmak istiyorum aslında. Ruhların uyanışının! Ceset yığınlarının sarmalayıp ışığını söndürdüğü ruhların. Lekelenmiş masumiyetin, öfkenin, kinin, savaşın, tahammülsüzlüğün, mantığın köleliğinin, bencilliğin takatini yitirdiği ruhun uyanışını. Sevmenin, iyiliğin, fedakarlığın bir kılıç gibi bedenleri sıyırıp hakikati sağnak bir yağmura dönüştürmesini. Kaldırımlar üzerinde yürüyen, banklar üzerinde oturan, pamuk döşeklerde uyuyan sağır bedenleri. Kulakların ve gözlerin çürüdüğü ellerin dokunmayı unuttuğu felaket sonrası uyanışın hikayesini.

Her şeyde ölüm iktidar. Nesiller günden güne heba oluyor. Hanımlar anneliği iş hayatlarının gölgesinde tutuyor. Gelecek, annelere değil iş kadınlarının ellerinden çıkan nesillere armağan ediliyor. Eğitimli babaların yerini hipnoz edilmiş erkek beyinler alıyor. Eli kılıç tutan, taşı sıkmak için irade gösteren erkek yerine eli dolar tutan ferrarisi için azim gösteren erkekler çoğalıyor.  Güzelliğin tanımının yozlaşma üzerine master yaptığı bir dönem geçiriyoruz. Yüz yıl öncesinin tek umudu olan Aşk kalesi ise çoktan delindi.

Bir sevda esintisi değmeli yüzlere oysa. Reçetesinde fedakarlık yazan bir doktor eli değmeli. Kızgın ateşte dövmeli benlikleri demirci, ta ki şekil alana kadar. Korkuyu kaybedecek bir cesaret değmeli yüreklere. Geçmişin izlerinden yol bulmalı çocuklar. Eşmeli elleriyle toprağı. Kum tanelerini ıslatmalı gözleriyle.

Sen nerdesin yüreğim? Sürdüler mi seni yeryüzünden? Sema sana beyt olamadı mı? Bulamadın mı varoluş mağaranı? Yıldızlara karışıp çağlayamadın mı şelaleler gibi? Mecnun olamadın mı? Dağları delemedin mi ? Yollara düşüp Aslıyı Soramadın mı? Maziyi giyip üzerine bir seyyah oldun. Çoşkunu en derin yerine sakladın. Sadakatine ritm tuttun. Bir ney misin sen? Neyimsin?

Toprak olmalı bedenler. Gök kadar açık, deniz kadar mavi, dağ kadar haşmetli olmalı gönüller. Dünyadan yola çıkmalı tüm evrene yayılmalı bu bilinç. Bir bülbülün diline girmeli sözcükler. Narin olmalı leylak gibi merhamet.

Sık sık dalıyoruz. İstediğimiz hakikat evrenine ulaşmanın yollarını ararken buluyoruz kendimizi. Aradığımız yollarda zeminin kaybolduğunu görüyoruz bazen. Boşluğun merhametine kalıyoruz. Sonra tekrar yola kavuşuyoruz. Onlarcası yüzlercesi dallanıyor. Hangisinin doğru, hangisinin doğruya yakın, hangisinin yanlış, hangisinin yanlışa yakın olduğunu kestiremiyoruz. Gönül gözümüzü avuçlayıp bakıyoruz. Zafer sancağı nerede diye hamurdanıyoruz. Birden O’nun sesini duyuyoruz. Tüm insanlığa konuşuyor. Tüm evrene hitab ediyor. Dert ettiği yolla hayalimizin kesiştiğini görüyoruz. Ama aramızda asırlar uzaklık giriyor. Yaklaştıkça uzaklaşan ters bir döngüye düşüyoruz. Sesi bir yelek oluyor bize giyip fırtınadan kurtaran bir yelek. Tam karaya elimizi savuracakken kayboluyoruz mavi görünümlü siyah bir seyir defterinde.

Ezelden tanıdığımız kimsecikler vardı hani. Yüzlerini aldığımız, sözlerini çaldığımız, yaşayışlarını bir kenara bıraktığımız. O kimseler nerede şimdi. Misafir gelmek isteyip haram olmuş hayatlarda abdesti kırılanlar nerede? Sıcak kuma yatırılıp işkence gören sadakatin siyah çocuğu nerede? Dünyanın en büyük ses sanatçısı oluvermişti hani kaç bin milyar kez makamı tekrar edilmişti. Asımın neslinin Altın yüreklileri nerede? Bizi o yüreklere bağlayan aşk nerede? Aşkın içini boşaltan zihinlerimiz hangi meçhul gözlerde esir? Kimin geçmişine dahil olmakta geleceğimiz. Geleceğimizin kutsalı hangi kirli gecelerde?

Sevdiğim; bana köklerini saldığın merhamet var kucağımda şimdi. Unutmadığım uykunun sessizliği var gecelerimde. Renkleri dansa kaldırıp gökyüzünü boyadığın gök kuşağına bakıyorum hala. Masum çocukların suratında arıyorum seni her saniye. Gezerken yürüyen adımların arasından seçiyorum yokluğunu, soluklanırken nefesimin karıştığı havaya karıştırıyorum sonra. Bir bahar gibi doğarken yüreğime sen yine seninle veriyorum son nefesimi. El ele son nefesimizi verip siliniyoruz beton düşüncelerden. Toprağa karışıyor bedenlerimiz, ruhlarımız birbirine. Yok oluşumuzdan türeyecek dünyayı güzelleştirecek filiz. Bizden doğacak güneş. Dünün tek ümidi olan biz yarını ayrılığımızla aydınlatacağız. Sözcüklerle buluşacak sözcüklerle yükseleceğiz. Sonra mum söndüğünde kapanacak yok olacağız, ta ki tozlu raflardan tozlanmış kapağımızı temizleyen seçilmiş bir çocuğun nefesini hissedinceye kadar. Sonra belki uyanacağız ve üç ölüm sunacağız bizi özgür bırakan keşişe.

Hadi doğrulsun insanlığınız. Siz ey sevdası kaybolmuş kömür yürekliler, deneyin tekrar tekrar. Üzerinizdeki karadan sıyrılıp elmas gönüllü nesiller olun. Yeryüzünü bereketlendirin göz yaşlarınızın büyüttüğü filizlerle. Çoğu kimsenin uyuduğu bu zamanda uyandırın uyuşmuş zihinleri. Öncü olun ey basiretin çocukları, merhametin torunları. Parmaklarınızın ucuyla büyüyün aydınlatın karanlık tüm yüzleri. Yalnız başınıza gerçekleştirin bu devrimi. İlkin kendi yüreklerinizde. Zafere kadar da sadece kendi yüreklerinizle. Unutmayın gelecek siz olmasanız da gelecek.

Yazı-Fotoğraf: Mücahit Onur Diril 

Loading

Tagged in :

mod avatarı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir