240 Kahraman… 240 ayrı kahraman… 240 ayrı ayrı kahramanlık hikayeleri… 240 korkusuz beden… 240 fedakar ruh… Her birinin ayrı bir hikayesi var, her bir canın ayrı kahramanlık hikayesi. Tek tek buraya yazıp onları onurlandırmak, şükranlarımı belirtmek istesem de layıkıyla anlatamayacağımdan cesaret edemiyorum yazmaya.
15 Temmuz aslında Türkiye’nin kaderinin bir bakıma dönüm noktasıdır. Bu gece yaşanan olaylar ülkemin, neslimin geleceği açısından kritik öneme sahipti. Ben bunu başta göremesem de feraset sahibi kahramanlar meydanlarda tanklara karşı koyuyordu. Onlar asıl seçilmiş yüreklerdi. Belki farkında değiliz ama bugün o direniş gerçekleşmese şu an her birimiz, her bir sevdiğimiz belki öncesi darbe süreçlerinde görülen zulümlere maruz kalacaktı.
Evet ben muhafazakar bir çevrede büyüdüm. Çevremde hep bu çevrenin geçmişte çektiği çilelerin izleri mevcuttu. Bu izlerin üzerine basa basa büyüdüm. Belki o zorlukları tam yaşamadım tam hissedemedim ama o zulümler üzerine yazılan onca söz onca duygu aktarımı hafızamda yer edinmiş durumdaydı. Son yıllarda bahar denilen mevsimi yaşayışımızın rahatlığı ile mevcut çevremin şımardığını ve gevşediğini hissediyordum. Bu konu hakkında reformist düşüncelerim de oluyordu elbet. Dinin yozlaşmaya başladığını, şimdiki genç nesillerin yavaşça asıl amaçtan sapmaya başladığını düşünüyordum. Fakat o gece sokaklara dökülen milyonlarca genç, göğsünü gerip şehid olan anneler babalar düşüncelerime öyle bir tokat geçirdi ki. “ Otur oturduğun yerde işte bak belki sen tam görmemiş olabilirsin biz göstermemiş olabiliriz ama biz senin geleceğin söz konusu olduğunda canımızı bile düşünmeyiz. Hey sen! Biz belki gevşemiş olabiliriz teknolojinin içerisinde sanallığı abartmış olabiliriz ama biz yani bu gençler geleceğimiz söz konusu olduğu zaman irademizi göstermekten de kaçınmayız. “ dediler topyekün.
Konuyu çok uzatmayacağım. Teferruatlara hiç girmeyeceğim. Ölen onca can varken onca kahramanlık hikayesi varken canımızı sıkacak küçük olaylara hiç değinmeyeceğim bile. Buradan can veren şehitlere ve hainlik girişimini engellemek için en ufak faydası dokunan engellemeye çalışan her insana tek tek, ayrı ayrı şunları söylemek istiyorum:
Saygıdeğer abim, ablam, kardeşim, annem, babam;
Size sonsuz teşekkürlerimi minnetlerimi iletiyorum. Benim geleceğimi kurtardığınız için. Benim çocuğuma daha iyi bir gelecek adına fırsat sunduğunuz için. Beni ve neslimi ezdirmemek adına canınızı verdiğiniz için. Sizin o eşsiz kahramanlık girişimlerinizin Allah rızası için olduğundan adım gibi eminim. Sırf O’nun adının daha çok yerde zikredilmesi için, gelecek olan nesillerinizin O’na daha fazla bağlı olması için vazgeçtiğiniz bedenlerinizden ayrılan ruhlarınız şimdi gülgülistandır eminim. Bize, ardınızda kurtarılmış bir düş bıraktınız. Bu sizin düşünüz artık. Bu düş uğruna sizleri mutlu etmek adına düşlerinizin izinden gideceğiz elbet. Fevç fevç gelecek bu nesil. Güzel günleri sizin attığınız temelle inşa edecek. Sizin hikayelerinizle diken diken olan tüylerimiz bizim yetiştireceğimiz nesille sizlerin tüylerini diken diken edecektir, söz veriyorum. Şehadetiniz kabul olsun, yazılan zamanda görüşmek üzere.
Yazılacak çok şey var anlatılacak yoğun duygular aslında ama bu kadarı yeter sanırım. Kapanışı Erdem Beyazıt’ın şiirinin yüreğime dokunan mısralarıyla yapıyorum. Sesli hali altta ki videodadır.
Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın
Saçlarınız ızdırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının.
Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz
Soluğunuz umutsuz ceylanların gözyaşına sünger.
Gün doğar rüzgar eser bulut dolanır
Rahmet şarkısı söyler yağmurlar
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere
Gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde.
Ey bizim sabır yüklü toprağımızın kutsal ağacı
Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin
Bizi tutan bir şey varsa dirilten o sensin
Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların tüy renkli sıcaklığı.
Ey damarlarımızda donan buz yüzlü heykeller beldesinden
Yıkıntılar sonrası sığındığım şefkat anası
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri toz eden rüzgar
Ey alemi donatan ışık toprağa can veren el.
Gün olur toprak uyanır uyanır böcekler
Sarı bozkır titrer çıplak dağlar yeşerir gök yıkanır kirli
dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından.
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu.
Bir yanıt yazın