Karşınızdaki insanın beynine kablosuz ağ gibi bağlandığınızı düşünsenize. Evet evet. Düşünün bir cafede oturuyorsunuz etrafınızda onlarca insan var. Tıpkı akıllı telefonunuzdaki wi fi listesi gibi beyninizde bunların sıralandığını düşünün. Sonra seçtiğiniz herhangi birinin beynine bağlan dediğinizde bağlanıyorsunuz ve onun hissettiklerini hissediyorsunuz. Onun ağına dahil olmuş oluyorsunuz. Sizce bu mümkün mü?
Yukarıdaki sorunun cevabı evet olup aslında ilk insanlık tarihinden bu yana aktif olan bir özellikmiş. Ve biz bunu yeni keşfediyoruz. Ayna nöronlar. Norbilimin yaptığı en önemli keşiflerden biri. İnsan psikolojisinin devrim niteliğindeki buluşu. Bu buluşun 1990 da startını veren italyalı nörobilimciler Rizolatti ve Gallase nin adını anmadan geçmek onlara saygısızlık olur.
Yıllardır insanlarla etkileşime geçmek daha çok insandan daha çok hikaye dinlemenin kitaplar gibi, hatta onlardan daha etkili bir şekilde insanı geliştirdiğini düşünür ve bununla ilgili düşüncelerimi yüzeysel şekilde çevreme dile getirirdim. Bunu ayrıntılı bir şekilde irdelediğimde aslında güzel bir formül bulduğumu anlayıp ikili ilişkilerimde ya da başkalarının ikili ilişkileri üzerinde tavsiyelerde kontrollü bir şekilde ifade ederdim.
Sıkı sosyal bağlar, sıkı aile bağları, sıkı dostluklar, sıkı dini çevreler, sıkı ideolojik çevreler… Kısaca sıkı bir iletişim ağı olan gruplarda yer alan kişilere baktığımızda bunlar genellikle daha senkronik ve daha güçlü psikolojiye sahip mutlu insanlar oluyorlar.Yani sizin etrafınızda ne kadar çok samimi insan var ise siz onların hallerine göre hal alıyor, mutluysa mutlu, üzgünse üzgün, gerginse gergin, olgunsa olgun oluyorsunuz. Peki neden? Cevabı ayna nöronlar. Biraz sonra toparlayacağız.
Bir kaç yıl önce Allah rahmet eylesin sevdiğim bir dostum,abim lenfoma hastası olarak hastanede yatıyordu ve bende onun yanında refakatçi olarak kalıyordum. Gece saatlerinde birden tüm vücudunun titremeye başladığını gördüm. Ürktüm hemen hemşire çağırmaya hemşire deskine doğru yöneldim ama kimse yoktu. Panik yapıp yapmamam gerektiğini dahi bilmiyordum. Seslendim kimseden yanıt alamayınca geçtim dostumun yanına oturdum. Bir şeyler mırıldanıyordu. Sağ elini avucumun içine aldım ve sıktım. Aynı şekilde gözlerimi de kapamış daha çok kapamak için sıkıyordum. Bir an önce bu durumun geçmesi için dua etmeye başlamıştım. Fakat o an bir şey farkettim. Sanki o yatakta yatan bendim. Çektiği acıyı hissediyor gibiydim. Emin olabilirsiniz o titremede sanki benim kemiklerim birbirine değiyor ve titriyordu tüm gerçekliğiyle hissedebiliyordum. Müthiş bir acıydı ve bu acının yanında müthiş bir talepte bulunuyordum. ” Allah’ım şimdi değil, şimdi değil Veli abi. ” Bunu sesli söylemediğimden adım gibi emindim, içimden haykırarak söylüyordum ama. Sonra bir an o titreme durdu. Durduktan sonra o mırıldanma cümlelerinin netleştiğini farkettim. Yatakta yatan hasta dostum ” şimdi değil ” diyordu. Belki tam olarak iyileşseydi bunu onunla tartışacak o anı birde kendisinden dinleyecektim ve daha farklı şeyler yazacaktım ama Allah rahmet eylesin tam olarak iyileşemedi ve göçtü bu dünyadan.
Yukarıda yaşamış olduğum olayda aslında yaşanan şey ayna nöronların faaliyetinden kaynaklanan bir olaydı. Bir insanın acısını kendi acınızmış gibi hissetmek, bir insanın düşlerini ya da geçmişini tahmin edebilmek. İşte bunların hepsine sebep olan şeyler ayna nöronlar. Benim beynimde yer alan bu hücrelerin aynısı karşımda yer alan kişinin aynı hücresiyle kablosuz şekilde irtibata geçiyor ve hangi hücre ağır basacaksa diğerinin duygularını kopyalayabiliyor kendi hücresine. Bu kopyalama bazen taşıma dahi olabiliyor. tabi bu az rastylanan bir olay his olayının çok kuvvetli olması gerekiyor. Mesela beni sizin acınızı dinleyip hissinizi paylaşmam sonucu sizin rahatlamanız gibi. Düşünün derdinizi çok samimi gördüğünüz birine anlattığınızda neden birazda olsa rahatlıyorsunuz. Çünkü o an bu yükü bölüşüyorsunuz. Tabi bu hep samimi bir çevre ile gerçekleşebiliyor. Yıllarınızı verdiğiniz kişiyi düşünün sevgilinizi, onunla yaşantılarınızda ortak anılarınızda kurduğunuz etkileşimi düşünün. Paylaştığınız şeyleri düşünün. Farkedeceksiniz yanınızda olmasa bile onun varlığını hissettiğinizi. Yahut onun acısını can sıkıntısını hissettiğinizi. Çünkü ayna nöronlarınız birbirine sürekli uyarıları gönderiyordur. Bir annenin oğlu km lerce ötede trafik kazası yaptığında nasıl ruhu sızlıyor? İşte aynen öyle duygusal ve beyin olarak birleştiğiniz her kim var ise onu sürekli hissediyor olacaksınız. Hissini hissediyor olacaksınız.
O gece ben anladım ki aşırı hissiyatım ile hasta yatan dostumun beynine dahil oldum acısını hissettim. İliklerime kadar hissettim ve iyi olması için temennide bulunup bunun son bulması için belkide hücrelere mesaj ilettim. Ve o kurduğum cümle ya O nun cümlesiydi ben tekrar ediyordum ya da benim cümlemi o da hissetmiş olmalı ki o tekrar ediyordu.
Evet sizin dünyanıza gelecek olursak. Biraz durun ve etrafınıza bakın. Kalabalıksanız eğer ki bu boş bir kalabalık değil samimi insanlardan oluşan bir kalabalığınız var ise eğer mutlaka diğer insanlara göre psikolojik olarak daha rahatsınızdır. Ayna nöronlar insanların bu dünyada varoluşundan bu yana bu misyon üzerine hareket ediyor. Hissetmek aynene karşındaki kişi gibi hissetmek.
Evet daha yazmak istediğim çok şey olsada kısa kesmem gerektiğini biliyorum. Son olarak bunu söyleyebilirim ki yalnız insanlar kaybeden insanlardır. Siz siz olun yalnızlığı sevmeyin. Çoğalın, samimi dostlarınızla, annenizle babanızla, kardeşleriniz ile paylaşın. Derdinizi tasanızı acınızı hissinizi neyi paylaşabiliyorsanız paylaşın ve yükünüzü hafifletmiş olun. Başkalarının dertlerine tasalarına acılarına ya da mutluluklarına da ortak olun. Ayna nöronlarınız ile bu yükü yüklenin. Yüklenin ki çoğalasınız paylaşın ki çoğalasınız. Psikolojik buhranlardan sıyrılıp mutululuğu aşılayan bir bilge olarak kaldığınız yolda yürümeye devam edin.
Bir yanıt yazın