MACİDE’NİN ÖMER’E MEKTUBU

mod avatarı

Ömer! Seni bırakıp gidiyorum. Bunun bana ne kadar acı geleceğini ,hayatta senden başka hiç kimsem olmadığını bilirsin… Seninde benden başka kimsen olmadığını biliyorum. Buna rağmen seni bırakıp gideceğim… Emine teyzelerin evinden çıkıp senin arkana takılarak geldiğim günden beri bunu böyle olacağı hakkında içimde garip bir korku vardı… Bunu kendimden ne kadar saklamaya çalışsam, bir fırsatını bulup tekrar kafamda beliriyor ve beni çok üzüyordu. Bu korkunun sebeplerini düşündüm, üç ayı geçen beraber hayatımız esnasında, bu anın gelmemesi için neler yapmak lazm olduğunu araştırdım, nihayet kendimi tesadüflerin ve hayatın eline bırakmaktan başka çare kalmadığını gördüm… Bilmem sana söylemeye hacet var mı? Ömer, benim sevgili kocacığım, biz , hiçbir tarafları birbirine benzemeyen, hiçbir müşterek düşünceleri ve görüşleri olmayan iki insanız… Kimbilir ne gibi sebeplerle tesadüf bizi birleştirdi. Sen beni sevdiğini söyledin, ben buna inandım. Bende seni seviyordum… Hem nasıl seviyordum… Hislerimde bugünde bir değişiklik yok. Fakat niçin seviyordum, işte bunu bulamadım ve beni düşündüren, seninle olan hayatımızın devamında şüphe ettiren bu oldu. Seni niçin sevdiğimi bir türlü bilmiyordum. Huylarını, yaptığın işleri beğenmiyordum demeyeyeyim, fakat anlamıyordum. Sende benim birçokşeylerimi anlamadığını inkar edemezsin. Böyle olduğu halde nasıl garip bir kuvvet bizi birbirimize bu kadar sağlam bağlamıştı?İlk andan itibaren tamamıyla başka dünyaların insanları olduğumuzu anladığım halde beni burada tutan ve seni gördüğüm zaman içimi sevinçle dolduran neydi? Acaba şu senin her zaman bahsettiğin ve her hareketinin kabahatini kendisine yüklediğin şeytan mı? Son günlerde bende bundan korkmaya başladım. Şimdiye kadar daima düşünüp doğru bulduğum şeyleri yapmaya alışıştım… Bu sefer hiçbir doğru ve akıllıca tarafını bulamadığım bu hayata beni bağlayan kuvvetin, içimde saklı bir şeytan olması sahiden mümkündü. Bu ihtimal beni adamakıllı telaşa düşürdü. Hayatta kendi düşüncelerim ve kararlarımdan başka birtakım kuvvetlerin emri altına girmek asla tahammül edemeyeceğim birşeydi. Aynı zamanda, seninle beraber bulunduğum müddetçe,nedense irademi kullanamadığımı gördüm. Sana senin iradene tabi olmak bana ağır gelmezdi, fakat aramızda hiç olmazsa en küçük müşterek bir nokta bulunması, yaptıklarından hiç olmazsa bir kısmını benimde doğru ve iyi bulmam lazımdı. Kendi kendime hiçbir zaman yapamayacağım şeyleri, sırf bilmediğim bir kuvvete tabi olmak yüzünden, boyunda tekrar etmek beni düşündürdü ve nihayet, aylardan beri kaçtığım bu kararı verdirdi.
Ömer, benim kalmamın senin üzerinde en küçük bir tesiri, bir faydası olacağını bilsem muhakkak kalırdım. Hiç inkar etme ve benim yanlış düşündüğümü zannetme; bana olan bütün sevgin senin üzerindeki bütün nüfuzum, bir parçacık bile seni değiştiremedi. Yanımdayken dünyanın en iyi, en tatlı ve makul insanıydın; ayrılır ayrılmaz eski haline dönüyor ve belkide bana boyun eğdiğin için kendine kızarak daha ileri gidiyordun. Zaman bu hallerini düzelteceği yerde daha fenaya götürdü. Yanı başında oturduğum, gözlerinin içine baktığım halde sana müessir olamadığımı gördüm. Kimbiir, belki sen ve erafındakiler haklısınız… Belki insan yükesldikçe böyle olmak mecburiyetindedir. Fakat ben bütün gayretime rağmen, içinde bulunduğum hayata ısınamadım. Bu hayatı anlayamadım. Benim eski ve manasız yaşayışımdan bomboş çocukluk ve mektep hayatımdan büyüük bir farkı olduğunu göremedim. Biliyorum: Pek akıllı olmayan bilgisiz bir kızım… Fakat bu, sende ve etrafındakilerde bir parça kuvvetle ve güzel taraflar olsa görmeme manimiydi?.. Birçokşey öğrenmek, daha iyi düşünebilmek, göremediklerimi görmek istemezmiydim? Aranıza gelince bunların hiçbirini bulamadım. Bizim mahalle karıları arasında yahut emine teyzemlerde tesadüf ettiğim, içinde büyüdüğüm muhitten bir tek farkınız, biraz daha çok ve daha anlaşılmaz konuşmanızdı. Şimdi düşünüyorum da, üç aydan beri o çeşit çeşit arkadaşlarının münakaşalarını, konferanslarını dinlediğim halde, ne öğrendiğimi bir türlü bulmıyorum.
Buna rağmen beni sana bağlayan birşey vardı: Dış tarafın etrafindekileri aynı olduğu halde bana büsbütün başka görünüyordu. Bütün arkadaşlardan, bu muhitten, bu kokuşmuş mahluklardan hoşlanmadığını sıkıldığını görüyordum. Günün birinde büsbütün başka bir insan olacağını ümit ediyordum. İlk günlerde biraz kuvvetlenen bu ümidim yavaş yavaş tamamen yok oldu. Senin, bu yaşa kadar içinde bulunduğun insanlar ve muhitle birden bire hesap kesecek cesareti kendinde bulamadığını anladım. Bende sana bu cesareti verecek kuvvet yoktu. ” Onları bırak!” dediğim zaman, “Kimlere sarılayım?” diyecektin; ben, zavallı Macide, sana kimi, neyi gösterebilirdim? Bu hayattan daha doğru ve akıllı birşey olması lazım, fakat bunun ne olduğunu bende bilmiyorum. Onun için, sana yardım edemedim. Belki sen beni alıp evine getirirken büsbütün başka şeyler düşünmüştün. Sana yeni bir dünya açacağımı sanmıştın… Seni sükutu hayale uğrattım. Ben sana rehber değil, ancak yoldaş olabilirdim, fakat yolu ikimizde bilmiyorduk ve birbirimize yük olmaktan, birbirimizi şaşırtmaktan başka birşey elimizden gelmiyordu.
Artık ayrılmamız lazım. Dediğim gibi, sana en küçük bir faydam olacğaını bilsem herşeye tahammül eder ve kalırdım. Halbuki selametinin yalnızlıkta olduğunu görüyorum. Hala, bugün bile şuna kaniim ki, bir müddet daha bocaladıktan sonra yolunu bulacaksın, fakat yalnız olman lazım. Herhangi bir insanın, ayaklarına dolaşmaması lazım… Ne olurdu? Birbirimize bir kaç sene sonra tesadüf etmiş olsaydık! O zaman hayatımız belki bambaşka bir şekil alırdı. O zaman sana tabi olur ve bundan zevk duyardım. Fakat şimdi, hiçbir faydası olmadığını bilebile yanlış ve manasız bulduğum şeylere oyuncak olmak bütün sevgime rağmen imkansız…
Ömer, hep senden bahsediyorum. Bunun sebebi, seni sahiden kendimden çok düşünmemdir… Ben ne yapacağımı bilmiyorum. daha doğrusu yapılacak tek bişey var, onu da bilmek istemiyorum. Ben hayatımda kimseye hakszılık ve fenalık etmemeye çalışmış ve başkalarına yapılan haksızlığa bile kendimeymiş gibi üzülmüş bir insanım… Nefsime hiç müstehak olmadığı birşey yapmak, bu ağır ve tamiri imkansız haksızlığı reva görmek bana ağır gelecek. Fakat ne yapabilirim? Ben senin arkandan gelirken herşeyi bıraktım. Herşeyle alakamı kestim. Zaten feda ettiklerimde öyle büyük birşey değildi. Sen beni emine teyzelerin kapısından alırken eski ahayatımla olan alakamı zaten kesmiş bulunuyordum. O zamanda ne yapacağımı bilmeden sokağa fırlamıştım. Balıkesir’e ablamla eniştemin yanına dönmek bana korkunç ve imkansız görünüyordu… Perişan bir haldeyim. Fakat içimde kendimden bile sakladığım bir ümit vardı. Seni kapının önünde bekler bulduğm zaman sanki bunun böyle olacağını biliyormuş gibiydim. Bir söz söylemeden, hakkımda neler düşüneciğini hesaba katmadan seninle birlikte geldim. Bir genç kızın çok güç atacağı bir adımı seve seve, inana inana attım. Bunlardan pişman değilim.. Kimse beni zorlamamıştı. Doğru buldum ve yaptım. Fakat şimdi… Beni hangi Ömer kapının önünde bekleyecek?.. Ömrümü en acı günün en mesut bir güne çevirmiştin… Pek az tanıdığım bir adamla hiçbilmediğim bir yere giderken içimde beni çoşturan arzular köpürüyordu… Şimdi gene çıkıp gideceğim… Nereye?.. Yanıma bavulumu ve eşyalarımı alıyorum… Gideceğim yere çamaşırsızda gidilir fakat ben son dakikaya kadar ümidimi kaybetmeyeceğim. Bana hiçbir fenalığı dokunmayan nefsime bu en büyük haksızlığı yapacağım dakikaya kadar herşeyin değişebileceğini umarak kuvvet bulmaya çalışacağım…
Ömer, senden birtek ricam var… Ne kadar sükunetle ve aklı başında yazdığımı görüyorsun… Benim akıbetimden dolayı kendini asla mesul sayma! Sen bana karşı değil, asıl kendine karşı kabahatlisin. Bunu düzeltmeye ve yeni bir hayata kavuşmaya çalış… Yalnız başına kalırsan bu işi başaracağına eminim… Hem bu yalnızlığada lüzum kalmaz, belki kuvvetli ve bilgili bir insan, bir arkadaş, bir sevgili senin elinden tutar ve sana yol gösterir… Ben biraz kazaya kurban gidiyorum sayılır. Bir otomobil çarpsa, bindiğim sandal devrilse yahut dibinde oturduğum ağaca yıldırım çarpsa bunlardan kimseyi mesul etmek aklıma gelirmiydi? İşte, sana da bu kadar az kabahat buluyorum. Birçok şeyleri benim yüzümden yaptığını bildiğim için, hatta birazda kendimi mesul tutuyorum. Mesela ben olmasam kafan para meseleleri üzerinde bu kadar çırğınmayacaktı ve sen veznedara belki öyle yapmayacaktın, yahut, burada hiç söylemek istemediğim halde kalemimin ucuna geldi, yahut da bir kadına bağlanmış olmak yüzünden başka kadınlara karşı arzular duymayacak herhangi bir sokak kadınını yanına alıp…
… daha yazacak birçok şeyler aklıma geliyor… Ne faydası var?.. Oturup saatlerce konuşsak gene bitecek gibi değil… Halbuki biz beraber yaşamaya başladıktan sonra ne kadar az konuştuk… Biribrimize söyleyecek birşeyimiz yokmuydu? Neden?.. Neden uzun uzun dertleşmedik? Belki o zaman birçok şeyler başka türlü olurdu…
Artık yeter Ömer… Sana kızgın değilim… Sana kızmayacak kadar seni iyi tanıyorum… Sonra seni seviyorum… Neden sevdiğimi bilmeden seviyorum… Bu sevgiyi hergittiğim yere beraber götüreceğim… Allahaısmarladık… Güzel dudaklarını öperim… Sende bana kızma… Başka türlü yapamazdık…

Loading

mod avatarı

“MACİDE’NİN ÖMER’E MEKTUBU” için bir yanıt

  1. Ertuğrul avatarı
    Ertuğrul

    Bu mektugu belkide bu kadar az bir tanımayla güvenimi kazanmış dünyanın en iyi insanına armağan ediyorum .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir