Mekanik; Google’ın tanımına bakacak olursak devinim ve denge yasalarıyla ilgili olan bir sıfattır. Kelimenin kökü fransızca olsa da aslında bu kelimeden önce açılımının, tanımının Beni Musa Kardeşler tarafından 9. yüzyılda yüklerin çekip kaldırılması için yaptığı kaldıraçla yapıldığını söyleyebiliriz. Mekaniğe verebileceğimiz en basit örnek tartı dediğimiz yük dengeleyici sistemdir. Yani bizim bildiğimiz mahalle bakallarında olan demir tartıdan bahsediyorum. Evet bu tartıdan yola çıkarak mekaniğin ne olduğunu az çok anladık sanırım. Mekanikte bir işlev vardır ve bu işleve karşılık gelecek olan işlevde kurulan düzenek üzerinde belirlenmiştir.
Farkettiniz mi sizin hikayenize benzer ne çok hikaye var. Sizin acınıza benzer ne çok acı var. Sizin mutluluğunuza benzeyen ne çok mutluluk var. sadece kişiler yüzler mekanlar değişiyor ama müthiş bir benzerlik var.
Küreselleşen ve bununla birlikte modernizm adı altında sürekli değişen dünya, kendisini yöneten insanlarla birlikte vakit kaybetmeden ilerliyor. İlerlemeden kastım zaman bazında ilerliyor. Gün geçmiyor ki eğitimde, psikolojide, bürokraside, yönetimde, ekononmide yeni birşeyler duymayalım. Tüm bu yenilikler sözde insan ırkını ileriye taşımak üzerine şekillensede reelde ırkımızı daha çok karmaşıklaştırdığı aşikar. Çeşitli yöntemller, çeşitli beslenmeler ve çeşitli görsel anlatımlar üzerinden bir hayat şekilleniyor ve bu hayat kimseyi memnun edemiyor. Özetle demek istediğim bize altın tepside sunulan her yenilik aslında hayatımızı kolaylaştırmak yerine daha da karmaşık hale getiriyor. Nasıl mı? İzleyelim.
İnsan yaratılış itibariyle bu sistem içerisinde başrolü oynayan bir figür. Bu başrolü sebebiyle kendisine bir çok yetenek verilmiştir. Bu yeteneklerin yanında birde kendisinin keşfetmesi gereken gizli tılsımlara sahiptir. Bu tılsımlar öyle şeyler ki dile geldiği an gerçekleşip İnsan’ı gerçek mahiyetine kavuşturup olağanüstü şekilde mutlu ediyor. Çok anlamsızlaştırmaya gerek yok. Tılsımdan kastımız ruhumuzu yöneten duygular, hisler, çağrışımlar. Yani insan duygularının hitabına hislerinin olgusuna ve kendisine gelen çağrışımların bilgisine sahip olabilirse o zaman kendisine biçilen rolü tamamıyla error vermeden oynayabiliyor. Şunu unutmayalım ki insan tanrının küçük bir kopyası olarak merhamet ve rahmet üzerinedir. Nasıl ki Yaratıcı “rahmetim gazabımı geçmiştir.” diyorsa yarattığı insanında bu düstür üzerine kendini gerçekleştirmesini bekler.
Gelelim oynunun bozulduğu yere. Oyunu bozan tek şey var aslında mekanik. Mekanik insanın duygusuna, hissine ve çağrışımına engel oluyor ve sistem çöküyor. Etrafımıza şöyle bir bakalım hangimizin hayatı mekanik değil? Hangimiz bize yöneltilen bir davranış karşısında önceden belirlenmiş tepkiyi vermiyoruz? Biraz daha geriye çekilip bakalım. Olaylar ve olaylara verilen tepkilere bakalım. Neredeyse tüm insanlar tepki birliği içine girmiş. Yani olaylar olaylara verilecek tepkiler hemen hemen herkes için aynı hale gelmiş. İşte mekanikten kastımız bu. Artık his ve çağrışımın yerini mekanik duygular almış durumda. Hepimizin mekanik hayatları var. Tektiplik üzerine kurgulanan bir yaşama sürükleniyoruz. üstelik bu yaşam bizi varoluşumuzun ağırlık noktası olan merhametten uzaklaştırıyor. Rahim yönümüz köreliyor. Bize kötü davranıldığında kötülükle karşıllık verip iyi davranıldığında ancak iyilikle karşılık veriyoruz. Sonra? Sonrası mekanik içsel bunalımlar. Şimdi anladık sanırım neden benzer hikayeler, benzer acılar, benzer mutlulukların içinden hep birlikte geçtiğimizi.
Varoluşumuz meknikleşiyor değerli dostlar. Bunun önüne geçmeli bu duruma dur demeliyiz. Bir fil repliğinden bahsetmiyoruz size. Buna bir dur demeli derken basit bir cümle kurmuyorum. Büyük tehlikenin farkına varmamız gerekiyor. Bu süreç bu şekilde devam ederse belki biz görmeyeceğiz ama gelecek nesillerimiz büyük bir karanlık içinde kalacak. Zaten büyük bir karanlık içine gömülü olan dünyamız var olan cılız ışığını hepten yitirdiğinde son bulacak İnsanlık ırkımız. Fiziksel olarak değil İnsan kelimesinin içi ruhu son bulacak. Reçetemiz rahmete yönelmek olmalı. Ruhumuzun, hislerimizin, çağrışımlarımızın güzellik ve iyilik şeridine geçmesi lazım. Ancak bu şekilde insanlığımızı geleceğimizi kurtarabilir hala bu sistemin en erdemli topluluğu olarak namımızı koruyabiliriz. Irkım ( insanlık ırkı ) için Sizi rahmete yani merhametli olmaya davet ediyorum. Ki varoluşumuzunda özü budur.
Bir yanıt yazın