Ramazan Sohbeti | – Yeryüzünün Halifesi -Bakara 30-39

mod avatarı

Ramazan ayı geldi çattı. Ramazan ayı ve Oruçla ilgili bazı düşüncelerimi ileri ki zamanda paylaşacağım elbet.

Şimdi bu manevi ayda çoğumuzun yaptığı eylemlerden biri de Kuran-ı Kerimin hatmedilmesi. Büyük sevabı var amenna biliyoruz. Fakat… Benim sizlere bir önerim var. Ramazan ayında her gün bir cüz okuyorken yanında birde türkçe mealini okusak ya? Bunun için vakti olmayanlara bir defaya mahsus arapça yerine hergün 20 sayfa türkçe mealini okumasını ve kafa yormasını öneriyorum. Tavsiye ediyorum. Yapabiliyorsanız her ikisini de yapın yapamıyorsanız mutlaka bence mealini okumayı deneyin. Neyse asıl konumuz bu değil. Bu sadece başlangıç önerisiydi.

Bakara 30-39 ayetleri arasında insanın yaradılışı gönderilişi hakkında Allah ile melekleri arasında ilginç diyaloglar geçmekte ve tabi ki bizim okumamız için gönderilen Kuran-ı Kerim de yer alması da buradan birşeyler anlamamız gerektiğini göstermekte.

Bir önbilgi verip sohbetimizin içeriğine geçeceğim.

1) Kesinlikle bilmemiz gerekiyor ki insan muhteşem bir yaratık ve düşünce-biliş- sınırları inanılmaz boyutlarda. Fakat ne kadar inanılmaz boyutlarda olursa olsun bu düşünce ve anlama kabiliyeti bir çizgiden sonra anlamsızlaşıyor. Bu çizginin ötesinin adı hepimizin bildiği gibi “Gayb Alemi” . Ve ben bu çizginin bu sınırın farkındayım ötesine de iman ediyorum. O yüzden cümlelerin her kelimesine tam tanıma uyacak anlamlar yüklememiz imkansız. Anlayabildiğimiz ve anlatabildiğimiz kadar.

2) Benim getirdiğim yorum tamamen kişiseldir. Bir kişi yorumudur. Ben bir kişiyim. Okudum araştırdım ve aşağıda yazacak olacaklarımı düşündüm bu kadar ilerleyebildim. Benden zeki olduğunuza göre sizlerde üzerine  düşünüp başka anlamları anahtarları bir araya getirebilirsiniz. Başlıyoruz nihayet 😉

Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler, Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. (30)

Allah Adem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. 31﴿    

 

Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler. 32﴿    

 

Allah şöyle dedi: “Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Adem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi. 33﴿    

 

Hani meleklere, “Adem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. 34﴿    

 

Dedik ki: “Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” 35﴿ 

Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik. Derken, Adem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. “İnin oradan hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik. İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. (36-39)

Alın size insanın yaratılışı, meleklerden üstün oluşu, şeytana uyması, tövbe etmesi, ve başlamış olan içinde bulunduğumuz Savaş’ın hikayesi..

Yaratıcı; meleklere var olan sistemde bir kaç sahne ( Gelecekten ) gösterir. Göstermiş olduğu sahneler insanoğlunun var olduğu bir dünyadır. Bu belki 2000 yıl öncesi dir belki bu zamanlardır belki 2000 yıl sonrasıdır orası bilinmez ama insanın mevcut yaşam dilimlerinden sahneler gösterilir. Ve bu sahnelerde başrol oynayan insanları yaratacağını ve yeryüzünün halifesi olacağını söylemiştir. Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti.  Gösterilen bu sahnelerde kan, intikam, yalancılık vs. akla gelebilecek kötü eylemleri gören melekler “Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.”  diye düşüncelerini dile getirmiş, buna zihinlerinde bir cevap bulamadıklarını belirtmişlerdir. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. Bu cümle ile meleklere kudretini hatırlatan Allah göstermiş olduğu sahnelerdeki görüntüleri tanımlamalarını isimlendirmelerini istemiştir.   “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. Gördükleri sahneleri detaylandıramayan ve üretken açıklama yapamayan melekler: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin”  diyerek teslimiyetlerini dile getirirler. Herşeyi misli ispatıyla yaratan Yaratıcı, söylemini tekrar tekrar pekiştirmek amacıyla mevcut sahnelerde insanın çevresini anlamlandırabildiğini, detaylandırabildiğini, üretebildiğini ve isimlendirebildiğini gösterip  “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?”  demiştir. Akabinde yaratmış olduğu bu olağanüstü varlığa secde edilmesini istemiştir. Hani meleklere, “Adem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. İblis hariç tüm melekler Yaratıcının emrini yerine getirmiş iblis getirmemiştir. Şunu öncelikle açıklığa kavuşturmam gerekir ki . Melaike dediğimiz çoğul bir kavramdır ve biz bunu melekler diye tabir ediyoruz. Benim düşünceme göre melekler denilen kavramın içinde bir çok enerji ırkları mevcuttur. Yani daha basite indirgersek. İnsanlar adı altında insanlar nasıl kabilelerle ırklarla ayrı ayrı ise melekler dediğimiz genel kavramın içeriğinde de Allah’ın çeşitli elementlerden enerjilerden yarattığı topluluklar vardır. Bu toplulukların hepsi Yaratıcının emrine uyarken ateşten yaratılan iblis topluluğu bunu reddetmiş kibirlenmişlerdir. Buradaki iblis biri temsil eden bir tanımlama değil çoğul bir topluluğu ifade eden bir tanımlamadır. Buradan şunu da çıkarabiliriz ki iblise “kafirlerden olmuştur” denmesi insan dışında da tüm yaradılmışlar içinde Allah’ın emirlerini yok sayan herkes bu şekilde isimlendirilebilir. Evet insanı yaratan Allah insanı dünyanın farklı bir boyutunda  ( bu cennet diye tabir edilmiş.  ) ikamet ettirir. Bu boyutta -alemde- Yaratıcının sınırsız nimetleri ve düzeni vardır. Bu düzene uymak koşulu ademin olağanüstü ve halife kılınmış bir yaratılan  olduğunu ispatlayacaktır.  Dedik ki: “Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” Evet bu ayette ve bir sonrakilerinde gözden kaçırdığımız husus ağaç-meyve meallerini olduğu gibi somut bir şekilde kabul etmemiz. İlahi kitapların hiçbiri somut kavramlar ile yön vermez. Somut kavramları soyut kavramlara ulaşabilmek için sadece bir anlatma aracı olarak kullanırlar. Yani yaratıcı tüm kitaplarında bu metodu uygulamıştır. Burada ki ağaçtan kasıt yada yasaklı meyve diye geçen şey belki başka zaman daha fazla detaylandırabileceğimiz “düzen” dir. Yani Allah insanı yarattı başka bir boyuttaki dünyada yapılmaması gerekeni kendisine belirtti. Burada da insan dediğimiz kavramda sadece bir insandan ibaret değil bir topluluktan ibarettir. Adem denen ve sıkça kullanılan kavram tek kişiyi ima etmez bir topluluğu ima eder. Biz insan diyerekten devam edelim siz topluluk anlayın . Farklı boyuttaki dünya da yaşayan bu topluluk nimetlerden faydalanıp güzelliklerin tadını çıkarıp türünü geliştirirken insan a secde etmeyen iblis topluluğu ise boş durmayıp çeşitli tılsımlar ile insan topluluğunu yasağı çiğnemeye düzeni bozmaya sevketmiştir. Ve insan topluluğu aldanmış gafletinden dolayı yaratıcının düzenini bozmaya yönelik eylemde bulunmuştur. Böylece Yaratıcı bu iki topluluğu kısıtlanmış başka bir boyuta göndermiştir. İnsan ve iblis topluluğu gönderildikleri boyuttaki alemde birbirine düşman olacak anlaşamayacak bir kadere sahip olmuştur. Yani bu boyutta sürekli bir üstün gelme çabasında bulunmuşlardır. Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik. Bu durum devam ederken yarattığı tüm evrenlerdeki tüm yaratılmışlarına vahyeden Allah bu evrendeki bu boyutta çatışan topluluklara kendi bilişsel parametrelerinin çözümleyebileceği mesajlar göndermiştir. Bu bilişsel parametrelerden kastım bizim için “peygamber&vahiy” iken diğer topluluklar için farklı objeler tanımlar içerebilir. Bu iletilen mesajları algılayan ve pişmanlığından yakınıp tövbe eden insan topluluğunun salih ve salihaları yaratıcının sonsuz olarak ifade edebileceğimiz merhametinden faydalanarak tüm insan topluluğu adına kendini affettirmiştir. Derken, Adem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. Bunun üzerine insan topluluğu doğruyu idrak edip düzenden yana olanlar ve düzeni inkar edip iblisin yolundan gidenler olmak üzere ikiye ayrıldı. Fakat Allah; bu iki kısımdan oluşan topluluğu ne ilk varettiği eksiksiz düzeni olan ve sıırsız nimetleri olan aleme göndermeyi ne de içinde bulundukları kısıtlı alemde bırakmayı uygun görmedi. Ve topluluğa kendisine verdiği irade doğrultusunda bu iki aleme gebe kalabilecek yordanabilir bir boyutaki aleme yani “Dünya” ya gönderdi. Ve insan topluluğuna iblis topluluğu ile savaşmasını emretti. Burda iblis topluluğundan kastım kesinlikle öldürülmesi gereken bir insan canlı modeli değildir yanlış anlaşılmasın. İblis topluluğu şeytan dediğimiz ateşten yaratılmış tılsımlarıyla insan topluluğunu yanlışa yönlendiren negatif misyonlu bir topluluktur. Bir bedeni yoktur her insan bireyinin içinde insanın ona yer verdiği kadar vardır var olur. Ve  Allah nimetlerle dolu olan bu dünyada insan topluluğundan; kendisine inanmasını, şükretmesini ve yeryüzünün halifesi olmaya layık olabilecek davranışlarda bulunmasını istedi. Size göndereceğim ehil insanların (nebilerin) mesajlarını tarafımdan bir reçete olarak görün demiştir. Aksini uygulayanların da cezalandırılacağını belirtmiştir.  “İnin oradan hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik. İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Sonuç olarak Yaratıcı ezeli olan bilgisiyle geçmiş ve gelecek yaşanacak olan tüm olaylara hakimdir. Burdan meleklerin şüpheci sorusuna karşı insanı savunmuş olması ve “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demiş olması bizim yani insanlar için müjdedir. Bu sürecin sonu ne olursa olsun insan iyilik üzerine olacak yeryüzünün olağanüstü yaratılanı unvanını hakedecektir. Bir başka deyişle Allah nurunu tamamlayacaktır. Şimdi bize düşen bu uzun yolculuğun son sahnesinde olmadığımıza göre kurtuluşa ernelerden olmak için çalışmak. Yani düzene kurallara sahip çıkmak. İçinde bulunduğumuz Ramazan Ayı ise bu idrak için tam bir fırsat…

Yazar: Mücahit Onur Diril

Fotoğraf: Anonim

Loading

Tagged in :

mod avatarı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir